Hiç mektup geldi mi size, gaipten?
Saygısızca giden,
Kaybolduğunu bilmeyen,
Hâlâ yüreğinizde yaşadığını zanneden,
Yeniden doğmak için bahane arayanın,
Mektubunu okumam ben,
Siz dinleyin sahibinden.
“Hasretini tüketemediğime,
İstanbul’da kalan kalbime,
Dağların ötesinden haykırıyorum:
Seni çok seviyorum.
Neden göstermeden terk edip gittim,
Söyleyemedim yüzüne acı gerçeği,
Anlatıp da seni üzemedim,
Yük olmak istemedim,
Kolayca unutasın diye, canını yakarak gittim.
Yerinde duruyor mu, Ortaköy’deki çay bahçesi?
Beni soruyor mu, Nişantaşı’ndaki çiçekçi?
Hâlâ eski tadında mı, Emirgan’ın sütlacı?
Kiminle teselli buluyorsun?
Bebek’te, Sarıyer’de geziyor musun?
Beykoz ormanlarına gidiyor musun?
İstersen cevap verme,
Beni üzme.
Tahmin edemezsin, ne çok özlediğimi,
Boğaz Köprüsü’nden geçmeyi,
İstiklal Caddesi’nin karışsam kalabalığına,
Gurup vakti Ada vapurunda,
Bir parçası olsam klasik İstanbul silüetinin,
Dalsam derinliklerine gözlerinin.
Çeksem ciğerlerime,
Yıldız Parkı’nın menekşe, hanımeli,
Papatya, filbahri,
Ihlamur kokusunu
Ve senin kokunu.
Beni nankörlükle suçlama krizlerin tuttuğunda,
Adımı taşıyan insanları,
Başka isimlerle çağırıyor musun?
Arnavut kaldırımlarında,
Yolunu değiştiriyor musun?
Canını yaktığımı hatırladıkça,
Duvarları yumrukluyor musun?
Akrep ısırığıyla hasarlı yüreğini,
Göğsünden söküp,
Boğazın soğuk sularına atmak istiyor musun?
Uykusuz gecelerinde,
Bana şiirler yazıyor musun?
Avuçluyor musun sıcak gözyaşlarını?
Kavuşalım diye,
Her Cuma, Eyüp Sultan’da dua ediyor musun?
Kırgın değilim sana,
Kendimedir dargınlığım,
Kız Kulesi gibi dalgaların ortasında,
Mehtaplı gecelerin yakamozunda,
Hiçliğe akar yalnızlığım.
Ne çok isterim, ama dönemem,
Uzaktayım; gelemem,
Belki bir güvercin olur uçarım,
Doğum gününde balık ekmek yediğimiz,
Eminönü Meydanı’nda,
Konabilirim omuzlarına.
İlk günkü gibi aşkla seversen,
Yolumu gözlersen,
Karşılamaya istasyona gelirsen,
Gurur yapmayacağım,
Elini tutacağım.
Dünya gözüyle görebilirsem seni,
Sımsıkı saracaksan beni,
Gelmek isterim.
Kabul ediyorsan;
Fısılda oradan,
Seni duyarım.”
Üzüldünüz mü?
İnandınız mı ona?
Canımı nasıl yaktığını bilmediğinizden,
Acımayın bu mektubu yazana.
Ben üzülmedim, acımadım,
İnanmadım,
Yüreğimdeki ona ait lekeyi,
Yıllarca yıkadım, yıkadım,
Bin zahmetle çıkardım.
2 Responses
Kaç kez dinledim kaç kere başa aldım bilmiyorum . Ayni cümlenin altını kaç kere çizdim bilmiyorum ama bu şiirler her satırında beni bana hatırlattı . Ve bu şiirleri bana o gönderdi daha da kıymet li oldu mu artık .
“Ne çok isterim ama dönemem” .
Melek Hanım,
Merhaba
Şiirime gösterdiğiniz ilgi , yorum ve paylaşımınız için şükranlarımı sunarım.
Şiirlerin muhatabıyla duygudaşlığınızın olması benim için çok kıymetli.
Yorum yazmadığınız diğer şiirlerimi de okuyup/ dinleyip duygularınızı paylaşmanızı çok isterim.
Umutsuzluğa kapılmayın, çok istiyorsanız dönebilirsiniz.
Eminim, O hâlâ yolunuzu gözlüyor.
Bir telefonunuz ona bir ömür bağışlayacaktır.
Vuslatınızın mahşere kalmaması umudu ve duasıyla,
Selam, sevgi , sağlık, mutluluk ve huzurla kalın.
Dr. Ömer Aydın