Akreple, yelkovan hükümsüz kaldı,
Takvimler dönüşüne ayarlı,
Gel, dolsun özlemlerin miadı,
Çıkar haram hasretleri,
Giyin de helal vuslatını.
Gururu bırak, pişman olursun,
Benim gibi kimse sevemez,
Kıymetin bilinmez,
Dibe vurursun,
Artık kurşun geçirmez zırhın yok,
Vurulursun,
Dön ne olursun.
Bir haziran günü, ikindi sonrası,
“Ben eskiden böyle miydim?
Bilerek seni üzer miyim?
İster misin, gideyim?”
Diye sorumuştun.
Yüzümü döküp, öfkeyle yutkunup, susmuştum.
Aslında, “Seni seviyorum, gitmeni asla istemiyorum,”
Demek istemiştim.
Başkalarının yanında uyuyamıyorum,
Adını sayıklamaktan korkuyorum.
Arkadaşlarımız suçluyor beni,
Üzmüşüm, incitmişim seni.
Gülüşüne dolanıp, savrul da gel,
Akla beni.
Yakınlaştır bu aykırı,
Anlamsız, takvimsiz uzaklığı.
İnadınla gönlümü nasıl acıtıyorsun,
Sadece gözümde tütmüyorsun,
Damarlarımda dolaşıyorsun.
Bu saatten sonra olmaz, diye düşünme,
Huzurlu mutluluklar mümkündür yine,
Korkma!
Hesap sorulmaz geri dönene,
Cesaret gerekmez, yürekten sevene,
Korkma!
Geçmişi önüne sermeyeceğim,
Yaralarımı göstermeyeceğim,
Seni her hâlinle kabul edeceğim.
Gelirsen,
Bulutların üzerinde yürüyeceğim.
Sevgimle yormayacağım,
Hırçın duygularımla korkutmayacağım,
Acı tebessümlerimle uykularını kaçırmayacağım,
Bakışlarımla canını yakmayacağım.
Söz, incitmeyeceğim,
Söz, deli gibi değil, akıllıca seveceğim.
Söz, seni bir daha ihmal etmeyeceğim,
Söz, tartışmayacağım,
Söz, küsmeyeceğim,
Söz, parantez içinde yaşatmayacağım,
Söz, vişne tadında kalacağım.
Söz, yepyeni bir hayat kuracağız,
Söz, birlikte yaşlanacağız.
Beni tanıyorsun,
Sözümü tutarım biliyorsun,
Biliyorsun da, dönüp gelmiyorsun,
Hâlimi anlamıyorsun.
Duygularım ayarsız,
Aklım duyarsız.
Gelmen için,
Bilemiyorum ne yapmalı?
Her gün, dönmen için bir şiir mi yazmalı?
Telefonda mı saatlerce yalvarmalı?
Sokağında mı, çığlık çığlığa aşkımı haykırmalı?
Kapına gelip, ayaklarına mı sarılmalı?